9 Kasım 2012 Cuma

Lietuvos Rytas-Beşiktaş

cska ve fener maçlarını izleyemedim isteğim dışında gelişen ve 40 gün 40 gece süren doğumgünü kutlamalarım yüzünden.o yüzden o maçlardaki yenilgileri uzun uzadıya değerlendiremeyeceğim.yine de biliyorum ki takım benim yokluğum yüzünden o mağlubiyetleri aldı,hem onlar adına hem de kendim için üzgünüm,tekrarlanmaması için elimden geleni yapacağım.maçları izlemediğimi söyledim ama erman kunter'in fener maçından sonra yaptığı 'türk oyuncular pas vermeyi bilmiyor' açıklamasından haberdarım ve yenilgilerin oyun içinde aşırı durağanlaşmadan kaynaklandığını az çok kestirebildim bu geceki maçı izledikten sonra.
paslaşmayı da mı ben öğreteyim genşler
rytas takımı litvanya ekolünün köklü takımlarından,her daim çekinilmesi gereken güçlü bir ekip ama geldikleri ekolün imzası olan oyuncuları barındıran bir takım değiller.litvanya denilince akla gelen fundemantali yüksek ayağı hızlı skor gücü fazla olan uzun oyuncuları yok,yine hep keskin şutörlerin yetiştiği topraklara sahip olmalarına rağmen o tarz bir şutöre de sahip değiller(%29la üçlük attılar,7/24'lik bir isabet oranıyla).ve yine yetiştirdikleri önemli guardlara rağmen ellerindeki en önemli yetenek ve oyun kurucuları sırbistan doğumlu nedovic.hal böyle olunca beşiktaş oyunu isterse alacak istemezse rytas oynayacak ve ona göre şekillenecekti.ilk yarıda da beşiktaş genelde oyunu istememeyi tercih etti.erman kunter'in yakındığı oyuncular hücumda statik kaldılar,jerrels topu getirdi çoğu zamanda getirdiği topu kendisi potaya götürdü.üstüne bir de ribauntlara yardımı elzem olan kısalarımız o görevlerini aksatınca rytas bir ara arka arkaya 3 hücum şansı yakalayacağı ribauntları çeker oldu.hem düşük bütçeli,hem de pota altında uzuuun kuleler yaratan pivotlara ya da yaldır yaldır yardıran oyunun statikliğini aşmanızı sağlayan yıldız guardlara sahip değilseniz yapmamanız gereken tek şeyin savunma direncini azaltmak olduğunu biliyor koç.beşiktaş ilk yarıda genelde koçunun bildiğini ve yapılmasını istediğini değil de inatla istediğinin tam tersini yaparak rakibini oyunun içine çekti.peki nasıl oldu da oyundan kopulmadı?
kopulmadı çünkü serhatla tutku oyuna dahil edildi.bir de muratcan'ın rakamlara yansımayan ama takımı iten enerjisi var tabii.beşiktaş 10 üzerinden 7lik oyuncularla hatta bazı yerlerde 6lık oyuncularla kurulu bir ekip.bir farmar ya da bir mccalebb yok ama topu paylaşırsa(ki koçun paslaşmaktan kastettiği bu,asist fazlası bir ekip yaratmak) puanı 10 üzerinden 8lere 9lara çıkan oyunculara sahip.jerrels gibi,markota gibi,christopher gibi.2 numaraya kayıp bitirici rolüne soyunduğunda jerrels'ın geçirdiği evrime hepimiz tanıklık ettik.christopher da bugun o yüzden verimli olamadı bana kalırsa,topu potaya atan oyuncu olmaktan ziyade devamlı topu potaya götüren ve zorlayan oyuncu pozisyonundaydı.hala rollerin tam oturamadığını ve hala zamana ihtiyacımız olduğunu onun performansından anlayabiliriz.serhat,tutku ve muratcanın oyun içindeki bu durgun zamanları koçun istediği oyuna yaklaştırarak bitirmede kritik rollerde olduklarını da gördük maç boyunca.tutku'lu ve jerrels'ın iki numaraya kaydığı oyun devamlı bir fazla pas yapılan,hızlı ve uzunların etkili olduğu(falker bile tutkunun ikili oyunundan sayı çıkardı daha ne olsun) tarzda oynanırken dümen jerrels'tayken takım daha durağan bir yapıya bürünüyor.keza serhat parkedeyken içeriye penetreleri ve screen çıkışlarından bulduğu sayılarla o dinamizmi sağlamakta başarılı.takımda gördüğüm ve koçun da gördüğünü düşündüğüm en büyük eksiklik olan hücum kabızlığını aşmanın tek yolu da topu döndüren bu oyuncuların daha çok dakika alması ve jerrels'ın iki numarada daha fazla kullanılması olacaktır kanımca.
 
arkaya at kanka




bugunkü galibiyetin gelişi de yukarıda bahsettiklerimizin uygulanmaya başlanmasıyla oldu.tutku'nun falker'ı beslemesi,markotanın doğru zamanda topla buluşturulması,serhat'ın kendi oyununu oynaması ve jerrels'a doğru pozisyon hazırlanmasıyla maçı kopardı beşiktaş.markota ve dasiç ikilisinden 21 sayılık verim alınması(dasiç hakkında yorum yapmıyorum,totem denemesindeyim,yorum yapmayınca iyi oynayacak bugunkü gibi göreceksiniz),jerrels'ın rakip potaya 27 sayı bırakması ve takım asist sayımızın 12 olması maçın kritik rakamlarıydı.ama ben bugun en büyük payı falker'a vermek istiyorum.maç bitimine 3 buçuk dakika kala fark 4 iken markotaya indirdiği top,onun dönüşündeki en kritik savunma ribauntını çekmesi(maç boyu bu konuda ne kadar zorlandık herkes gördü) ve yine maçın bitimine bir buçuk dakika kala jerrels'a yaptığı perdeyle ona boş koridoru açıp rytas'a son darbeyi vurması benim gönlümde maçı kazandıran isim olmasına yetti.sonuç olarakta geride top 16 için yarıştığımız üç rakibimizi de yendiğimiz(iki tanesi deplasman galibiyeti üstelik) ve  koskocaman avantaj yakaladığımız güzel bir basketbol gecesi kaldı.bitirişi de bugunün kahramanı falker'ın jamaika forması altındayken seslendirdiği güzel bir türküyle yapalım;

bir ufak dipnot;bizim maçımızdan sonra yayınlanan cantu-fener maçını izledikten sonra,o takımda atıl olarak kullanılan kaya peker(bütün iticiliğine rağmen) ve barış ermiş'in bizim ekipte olsalar ne kadar büyük fark yaratabileceklerini düşünmeden edemedim.özellikle kaya çok büyük etki yaratırdı.böyle atıl kullanılıp da bizde büyük etki yaratacağını düşündüğüm bir diğer isim de ermal kurtoğlu.onla tutku açık'ın kuracağı bağ bizi iki üç tık yukarıya çekebilirdi.nasip kısmet tabi bu işler..

Hiç yorum yok: